- YAYINLAR
- Pandemi ve İş Ahlakı
Pandemi ve İş Ahlakı
İş dünyasının pandemiyle imtihanı
Bir yılı aşkın bir süredir Covid-19 salgınıyla mücadele ediyoruz. Tarihte ender olarak görülen düzeyde büyük ve ölümcül bir salgınla karşı karşıyayız. Bugüne kadar dünya genelinde virüse yakalanan insan sayısı 160 milyonu aştı ve hayatını kaybedenlerin sayısı ise 3,5 milyonu buldu. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre söz konusu resmi rakamlar gerçeği yansıtmıyor ve bunun için resmi rakamların iki veya üç ile çarpılması gerekir. Bununla birlikte salgınla mücadele için iş hayatımızın yanı sıra sosyal hayatımız da yasaklama ve kısıtlamalara maruz kaldı. Pek çok işletme belirli dönemlerde kapandı, milyonlarca çalışan izne çıkarıldı. Sosyal bir varlık olan insanın eve kapatılması, psikolojik sorunlara da yol açtı. Bu dönemde boşanmalar arttı, nüfus artış hızı düştü.
Ahlak, toplumsal hayatı adalet ilkesi çerçevesinde düzenleyen ve temelini vicdanda bulan kurallardır. Bu yönüyle özellikle sıkıntılı zamanlarda kendisine daha çok ihtiyaç duyulur. Covid-19 salgını da bütün toplumu ve bu arada iş dünyasını bir ahlak sınavıyla karşı karşıya getirmiştir.
İlk ahlak sınavının sağlık sektöründe ortaya çıktığı söylenebilir. Bu sınav, aşı sorununda kendini göstermiştir. Her bir hastaya yetecek kadar aşı üretilemediği için sınırlı sayıdaki aşının öncelikle kimlere verilmesi veya bu aşıların ülkeler arasında nasıl paylaşılması gerektiği, bir ahlak sorunu olarak ortaya çıkmıştır. Bazı ülkelerde “ölümü yakın!” diyerek yaşlılara aşı verilmemesi veya gereken tedavinin sunulmaması, ahlaki çürümeyi göstermiş veya her şeyi kazanca ve teknik hesaplamaya indirgeyen “homo economicus” ya da “rasyonel insan” tipolojisinin ahlaki karnesini hazırlamıştır.
Bununla birlikte aşı üreten ve zengin ülkelerin kendilerine öncelik tanırken aşı üretemeyen ve fakir ülkelere adil bir biçimde aşı temin etmemeleri, bir başka ahlaki sorunu gözler önüne sermiştir. Bu arada İsrail’in, lobi gücünü kullanarak bütün ülkelerden önce nüfusu için gerekli olan aşıya ulaşması ve aşılamayı gerçekleştirmesi, bir başarı hikayesi olarak lanse edildi, ancak bu durum, gerçekte bir ahlaksızlık abidesiydi.
Sağlık sektöründe küresel düzeyde yaşanan ahlaksızlık abidelerini ve örneklerini iş hayatının ticaret, sanayi, inşaat gibi diğer sektörlerinde de görmek mümkündür. Salgını bahane ederek imkânı varken borçlarını zamanında ödemeyenlere, teslimatını bihakkın yapmayanlara, işçisini çalıştırdığı halde çalışmadı göstererek kısa çalışma ödeneğinden faydalananlara, böylece çalışanının sigortasını ödemeyenlere rastlanmıştır.
Tabii sadece ahlaki kusurlar ve olumsuz örnekler bulunmamaktadır. Özellikle güçlü aile yapımız, salgının ekonomik ve sosyal sorunlarının üstesinden gelmekte temel dayanağımız olmuştur. Salgın; aile ve akrabalık kurumunun sağladığı dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu bir kere daha göstermiştir.
Bültenimizin bu sayısında pandemi ve iş ahlakı konusunu, Prof. Dr. Çağatay Üstün ile Dr. Öğr. Üyesi Seçil Özçiftçi, sağlık sektörü özelinde incelemiştir. Prof. Dr. Özgür Çengel, Prof. Dr. Serdar Pirtini ve Dr. Öğr. Üyesi Ilgın Çakıroğlu ise salgının iş hayatında meydana getirdiği değişiklikler ve yeni iş modelleri üzerinde durarak rekabetçi bir pozisyonun sürdürülebilmesine yönelik öneriler üzerinde durmuştur. Duayen gazeteci Şeref Oğuz ile pandemi ve iş ahlakı üzerine yapılan röportaj ise yukarıda bahsedilen imtihanımıza dair önemli tespitler ve uyarılarla dolu.
Bu sayıdaki üyelerle röportajımızı İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektörü ve aynı zamanda İstişare Kurulu üyemiz Prof. Dr. Saffet Köse ile yaptık. Hayatına ilişkin samimi açıklamaları ve birikimini paylaşması dolayısıyla kendilerine teşekkür ediyorum.
Bu arada İGİAD Genel Kurulu, başkanlık görevini önümüzdeki dönem için de bize tevdi etti. Bu zor görevi ekip arkadaşlarımla birlikte alnımızın akıyla yapabilmeyi Rabbimden diliyor, Allah utandırmasın diyorum.
Ayhan Karahan
İGİAD Başkanı