- YAYINLAR
- Kurum Ahlakı
Kurum Ahlakı
Ahlakın sınırları, insan kalabilmenin sınırlarıdır
Gazze’de yaşanan vahşet, yalnızca bir insanlık dramı değil, dünya kurumlarının ahlaki sınırlarını gösteren acı bir gerçekliktir. Ekranlara yansıyan yıkılmış evler, hayatını kaybeden çocuklar ve açlıkla mücadele eden siviller, savaşın ötesinde insanlık vicdanının sınandığı bir tablo oluşturuyor. Bu tablo karşısında uluslararası kurumların, devletlerin ve karar mercilerinin tutumu, ahlaki duruşlarının aynası haline geliyor. Bir kurum, insanların acısına ne kadar duyarlı? Haksızlıklara karşı ne kadar güçlü bir ses yükseltiyor? İşte bu sorular, kurumların gerçek değerini ortaya koyuyor. Gazze, adeta dünya kurumlarının insana verdiği değerin ölçüsü olarak karşımızda duruyor. İnsanı merkeze alan kurumlarda, yaşanan acılara karşı harekete geçme sorumluluğu vardır. Ne yazık ki çoğu zaman politik hesaplar ve güç dengeleri, insani değerlerin önüne geçebiliyor. En temel ihtiyaçlardan mahrum bırakılan, sağlık hizmetlerine ulaşamayan, barınma imkanı elinden alınan insanların varlığı, kurumların ahlaki sorumluluklarını sorgulamamızı gerektiriyor. Gazze’deki kriz, aynı zamanda tüm insanlık için bir ahlak sınavı niteliğindedir. Bu krizde sessiz kalanlar, müdahale etmeyenler veya yavaş davrananlar, insanlığın ortak vicdanında bir yara açmaktadır. Bir toplumun veya kurumun ahlaki seviyesi, en çok böyle kritik zamanlarda kendini gösterir. Medeniyetimizin geleceği, bu tür insani krizlere verdiğimiz tepkiyle şekillenecektir. Bir medeniyetin vicdanını, insana verdiği değer belirler. Bu değer anlayışı ise medeniyetlerin medenilik seviyesini yansıtır. Gazze örneği bize gösteriyor ki, kurumların ahlaki değerlerden uzaklaşması, tüm bir toplumun vicdanını yaralayabilir. Bir bombanın yıktığı okullar, hastaneler ve mabetler yalnızca fiziksel yapılar değil, aynı zamanda insanlığın ortak değerlerinin de yıkımıdır. Uluslararası hukuk ve evrensel insan hakları, eğer uygulanmaz ve korunmazsa, sadece kağıt üzerinde kalan ilkeler olmaktan öteye geçemez. Bu nedenle kurumların yeniden insanı ve onun onurunu merkeze alan bir anlayışla yapılandırılması gerekmektedir. Geleceğin dünyasında barış ve adaletin sağlanması, ancak ve ancak ahlaki değerlerin kurumlara derinden nüfuz etmesi ile mümkün olacaktır. Hiçbir politik veya ekonomik çıkar, insan hayatının ve onurunun üzerinde görülmemelidir. Öyleyse kurumlar hem medeniyetin ufukları hem de insanlara yüklenen değerler ile ilişkili yapılardır. Devletler içerisinde toplumsal düzenin sağlığı, insanların konforu, güven temini ve refahı, kurumlar üzerinden gerçekleşen bürokratikleşme sayesinde yapılmıştır. Kurumlar, tarih boyunca devletin ve insanlığın mihenk taşı olmuştur. Bir yerde var olan kurumun topluma karşı yansıttığı hizmet, insan haklarına karşı tutunduğu tavır, aynı zamanda insana verdiği değeri yansıtmaktadır. Ayrıca kurumlar nitelik bakımından, toplum içinde oluşabilecek acı, kayıp ve kaosun önlenmesi misyonunu da her zaman bünyelerinde barındırmışlardır. Fakat bu yapıların bir anlam kazanması, içinde bulunan yöneticiler ve çalışanlar sayesinde olmuştur. Böylece kurumlardan beklediğimiz sorumluluk, beraberinde kurumlara değerler yüklemimizi sağlamıştır. Bundan dolayı böyle yapılar içinde görev almak, belirli bir liyakati, ahlakı ve görevi üstlenmek anlamına gelmiştir. Bu değerler manzumesi üzerinden, kurumlara dair felsefi bir bakış üretmek de mümkün olmuştur. Dünyada ve ülkemizde meydana gelen kazalar, ayrıca ihmal durumunda ortaya çıkabilecek sonuçların ağır faturası kurumların ahlakı olabilir mi? sorusunu incelememiz gerektiren bir durum olduğunu göstermiştir. Bu sayımızda kurum ahlakının bireye ve topluma dönük yönlerini, kurum ahlakına dair görüşleri, kurum ahlakının nasıl oluştuğu, İslami bir kurum ahlakının imkanı ve nasıl inşa edileceği üzerine durmaya çalıştık. Her yapının faydasını kaybetmemesi ve görevini yerine getirebilmesi için asgari ihtiyacı olan şey ahlaktır. İnsan tecrübesi göstermektedir ki bir yerdeki bereketin, verimin artması ahlakın inşası ile mümkündür. Dünya, biz ahlak anlayışını kurumsal hale getirdikçe daha güzel bir yere dönüşecektir. Ahlakın sınırları, insan kalabilmenin sınırlarıdır. Kurumların ahlakını koruması ise toplumun insanca varlığını sürdürebilmesi için uygulanması gereken elzem bir durumdur.
Hüseyin AKÇA
İGİAD Yönetim Kurulu Başkanı