“İş Ahlakının Geliştirilmesinde İş Dünyası, Üniversiteler ve Sivil Toplumun Rolü” paneli, 22 Kasım 2018 tahinde Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ile birlikte Kocaeli Ticaret Odası Burhan Kasım Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Panele, İGİAD Başkanı Ayhan Karahan, Kocaeli Vali Yardımcısı Osman Ekşi, Kocaeli Müftüsü Yusuf Doğan, KOTO Yönetim Kurulu Başkan Vekili Hüseyin Gezer, MÜSİAD Kocaeli Şube Başkanı Celal Ayvaz ile davetliler katıldı.
İGİAD Başkanı Ayhan Karahan, 15 yıl önce kurulan derneğin iş ahlakı konusunda iş dünyası ile STK’ları bir araya getirme gayreti içinde olduğunu dile getirdi. Ahlak çalışmaları içinde yer alan önemli konulardan birisinin iş ahlakı olduğunu ifade eden Karahan, “Bugünlerde her zamankilerden daha fazla ihtiyaç duymamıza rağmen iş ahlakı konusunda bilgi, politika üreten kurum ve kuruluşların sayısı çok azdır. İş ahlakı alanında sivil inisiyatifin çizdiği vizyon ve sorumluluk bilinci iş adamlarına değer katmıştır. Hedefimiz üyelerimizin iş ahlakı bilincine sahip olmasını, üniversite ve STK’ları bu süreç içine katmak istiyoruz” dedi. Özellikle ekonomik krizin ahlaki boyutuna vurgu yapan Karahan, “Halen yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin sebeplerine baktığımızda krize girmemizin ana sebeplerinden biri olarak iş dünyasının iş ahlakı ilkelerinde eksik kaldığı görülmektedir. Krize karşı iş dünyasının aldığı tedbirlere baktığımızda da yine iş ahlakından yoksun olduğumuz görülmektedir. İş dünyasının karşılaştığı krizde ilk tedbir olarak konkordato ilanı için sıraya girmesi; borç ötelemeyi çözüm olarak görmesi, fahiş fiyat artışları ve stokçuluk yapması iş ahlakından ne kadar uzak kaldığımızı göstermektedir. Dünyada siyasi ve ekonomik krizlerle karşı karşıya gelen ülkelere baktığımızda temel sorunun kaynaksızlık olmadığı, bu ülkelerin temel sorununun her alanda iş ahlakı ilkelerinden ne kadar yoksun oldukları görülmektedir. Mevcut ekonomi sisteminin sunduğu düzen, insanı ve temel değerlerini kapsamamakta; müreffeh, sağlıklı bir yaşamın oluşmasına mâni olmaktadır. Bu ortamın tesis edilmesiyse, iş sahasında yapılacak bir takım yapısal değişikliklerin, ahlâkî ilke ve normların uygulanmasıyla mümkün olacaktır. Adaletin, helal kazancın ve adil paylaşımın gözetildiği bir yerde sosyal adalet sağlanacağı gibi, uzun soluklu huzurlu toplumun oluşmasına da imkân tanınmış olacaktır” dedi.
Kocaeli Ticaret Odası Başkan Vekili Hüseyin Gezer özellikle ahlaki yozlaşma vurgu yaparak, “Küreselleşen dünyada yozlaşma, haksızlık, aldatma hak yeme hat safhaya gelmiştir. Kurulan ekonomik sistemin bizim sistem olmadığı, faizin yoğun yaşandığı bir ticari yaşam oluştu. Tüm bunlar aslında ahlakın ticari hayatımızda olmadığının bir göstergesidir” dedi.
Kocaeli Vali Yardımcısı Osman Ekşi ahlaki düzenin eğitimle olabileceğini söylerken konuşmalarında “Günlük hayatımızda çok sık kullandığımız bir kelime “ahlak”. Ahlak konusunda gerçekten de büyük problemlerimiz var. Bu işin temeli eğitime dayandığı da bir gerçek. Geçmişimizde ahi teşkilatı bize çok güzel örnekler sunmakta. Geçmişteki kurumlarımızdan günümüze uyarlamalar yaparak insanlarımızı eğitmeliyiz” dedi.
Konuşmaların ardından, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş’un moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah Kahraman, Yılmaz Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Zihni Yılmaz ve İGİAD Başkan Yardımcısı Hüseyin Dinçel de iş ahlakına yönelik düşüncelerini aktardı.
Hem Büyüyeceğiz Hem Kalkınacağız Hem de Ahlaklı Olacağız
Ahlakın her dönem hayatımızda olduğuna işaret eden Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş: “İş ahlakı ile ilgili neden bu kadar konuşmaya başladık. İnsanlığın var olduğu günden beri ahlak hep konuşuldu. Sorunlar arttıkça daha fazla konuşulmaya başlandı. Eğitim gözüyle baktığımızda; çok erken yaşlarda kazanılmasına rağmen ilerleyen yaşlarda da değer kazandırılabilir olduğunu unutmamalıyız. Üniversiteler iş ahlakı konusunda eğitim vermeye devam etmeli. Şirket düzeyinde; etik/ahlak kurulları oluşturulmaya başlandı. Bu süreçte çalışanların ahlaki boyutları irdelenmeye başlandı. Şirketlerin en çok pazarlama, reklam süreçleri ahlaki tutumun en az sergilendiği bölümler olarak karşımıza çıktı. Günümüzde Etik/Ahlak ofisleri kurulmaya başlandı. Bu şekilde ahlaki davranışları iyileştirme politikaları üretmeye başladılar. İş dünyasının gündeminden de düşmeyeceği ortada. Hem büyüyeceğiz hem kalkınacağız hem de ahlaklı olacağız. Sivil toplum rolü ise bilgilendirme panelleri, konferansları ile kişilere ulaşması olacaktır” dedi.
Ahlak Olmadan Bir Yere Varamayız
Ahlak’ın ne denli önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Abdullah Kahraman: “İman ancak eylemle birleştiğinde ahlak denen meyveyi verir ve bir şey ifade eder. Eğer iman, ilim, ahlak ve amel bir araya gelmemişse istediğimiz kadar konuşalım/yazalım bir anlamı olmayacaktır. Farkındalık ve ahlak denen meseleyi iman ve ibadet kadar önemsemiyoruz ve ne işe yaradığını bilmiyoruz. Ahlak olmadan ibadet etsek bir yere varabileceğimize inanıyoruz ama değil. Ahlak denilen şeyi söylemden eyleme, sözden fiile, görüntüden kalbe nakşetmeden bir yere varamayız. İslam alimleri ahlakı tanımlarken insan nefsinin, ruhunun, zihninin öyle bir grubudur ki yerleşik hale gelmiştir. Düşünüp taşınmaya gerek kalmadan lazım olduğunda hemen ortaya çıkar. Örneğin günümüzün sorunlarında birisi stok yapayım mı yapmayayım mı sorunu ahlak ile çözülür. Hz. Peygamber’in en önemli özelliği ahlaktır. Peygamberimiz ahlak Peygamberidir. Peygamberimiz ile Yahudiler arasındaki en önemli çatışma ahlaka dayalı iktisadi çatışma olmuştur. Yahudi tüccarlar piyasayı ellerinden tutabilmek için üreticiyi pazara sokmazlardı. Köylüyü pazara sokmadan onlardan ucuza alıp pahalıya satarlardı. Peygamberimiz bakıyor ki pazarda sıkıntı var ve bu tür ticari ahlaksızlıkları hemen yasakladı. Çünkü haram lokmanın kaynağı pazardır, haram bir lokma sizi ve sizin çevrenizi de zehirler. Peygamberimizde hemen alternatif bir pazar kuruyor ve en büyük düşmanını karşısına almış oluyor. Bir süre sonra Peygamberimiz çarşı pazarı kontrol ederken kalitesiz malı alta koyup kaliteler ile göz boyayanları görüyor ve çok önemli bir söz söylüyor “Bizi Aldatan Bizden Değildir “diyor. Birçok ülke ahlaklı Müslüman tüccarlar vesilesi ile Müslüman oluyor. Ahlaksızlığımız İslam’ımıza zarar veriyorsa hem dinimize hem inançlarımıza hem insanlarımıza ihanet ediyoruz demektir bundan dolayı Allah’a sığınıyoruz” dedi.
Çalışma Ahlakının Yüksek Olduğu Toplumlarda Gelişmişlik ve Refah Yükselecektir
İş ahlakı zafiyetleri ve ahilik teşkilat yapısına değinen Zihni Yılmaz konuşmalarında: “Ahlak insanın yaratılışından itibaren en önemli meselelerinden biri olmuştur. Ahlak eğitim ve göreneklerle geliştirilebilir. Ahlak kavramının içinde yaşadığı topluma göre binlerce tanıtımı yapılmakla beraber yazılı ve emredici özelliği olmayan ahali tarafından kabul görmüş kurallar bütünü şeklindedir. Yüce dinimize göre faiz haramdır, tefecilik ise en büyük ahlaksızlıklardan biri olarak kabul edilir. Ahilik kurumu yaklaşık bin yıldır Anadolu’daki İslam medeniyetinin sosyal, ekonomik, dini, ahlaki, kültürel ve politik hayatında önemli bir fonksiyon ifa etmiştir. Günümüzde kar maksimizasyonuna odaklanan kimi işletmelerin kural tanımaz uygulamaları toplumdaki tüm kesimlerin zarar görmesine sebebiyet vermektedir. Bu yüzden günümüz insanımızın özellikle işletmelerin ahilik ilkelerinden örnek alacağı çok şey olacaktır. Ana gayesi ahlaki temelli iş hayatı olan ahiliğin yazılı kaynakları olan fütüvvetnâmelerde ahilik kuralları olarak şu temel ilkeler yazılmıştır. Ahinin 3 şeyi açık 3 şeyi kapalı olmalıdır. Bunlardan açık olanlar; eli açık olmalı cömert olmalıdır, kapısı açık olmalı misafirperver olmalı, sofrası açık olmalı aç geleni tok yollamalıdır. Kapalı olanlar ise gözü kapalı olmalı kimsenin ayıbını görmemeli kimseye kötü gözle bakmalıdır, dili kapalı olmalı kimseye kötü söz söylememelidir, beli kapalı olmalı kimsenin şerefine namusuna göz dikmemelidir. Fütüvvetnâmeler tamamen yüce kitabımıza ve Peygamberimizin sünnetine dayanan bir kaynak olmuştur. Ahiliğin temel amaçlarından birisi zengin ile fakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, millet ile devlet arasında bir denge kurarak toplumsal barışı sağlamaktır. Ahilik kurumunun çağımızdaki yakın benzerleri iş adamı dernekleri, ticaret odaları, esnaf odaları ve benzerleridir. İş hayatında düzenin sağlanabilmesi adına kanunilik ilkesinin yanında her odada mümeyyiz heyetlere emanet edilebilecek ahlakilik prensibi de devrede olmalıdır. Çalışma ahlakının yüksek olduğu toplumlarda gelişmişlik ve refah yüksek olmuştur. Geldiğimiz çağda daha çok tüketme ve buna bağlı olarak da daha fazla kazanma güdüsüyle hareket edilmektedir. Daha çok kazanma ve tüketme güdüsü insanların çoğu zaman başkalarını hakkını çiğnemesine sebep olmaktadır. Doyumsuz bir hırsla hareket eden günümüz modern toplumunu dengeleyecek mekanizmaların ve normların bulunması ve ittihaz edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle dengeleyici olarak da iş ahlakı normlarına olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır” dedi.
Kendimize Gelebilirsek Krizler Nimete Dönüşecektir
Örnek bir tutanak ile konuşmalarına başlayan Hüseyin Dinçel: “Bulunan bir paranın tutanak ile görevlilere teslim edilmesi güzel ahlaka ne güzel bir örnektir. Bunun aslında bizim kadim medeniyetimizde basit bir olay olmasına rağmen bu ahlaki olay günümüzde elle gösterilir hale gelmiştir. Bugün yaşadığımız krizlerin özeleştirisini yaparak kendimize gelmemiz gerekmektedir. Şu an bir ahlak krizi ile karşı karşıyayız. Bizim hayat tarzımız yavaş yavaş değişiyor. Ekonomik değerlerinin bir anlam ifade ettiği günümüzde kazanma tutkusu, biriktirme arzusu, yığma, tekâsür krizi gibi ahlaki yozlaşma noktasına maalesef geldik. Bizim toplumumuzda her ne kadar ahlaki olumsuzluklar olsa da güzel örneklerimizde yok değil. Ümit aşılamak adına güzel örnekleri ön plana çıkarmamız gerekiyor. Ahlak hayatın içerisinde gösterilmesi, yaşanması gereken en çok ihtiyaç duyduğumuz konudur. Ahlakın hayat bulduğu alanlar ibadethaneler olmamalı. Ahlak; iş yerlerimizde, ikili ilişkilerimizde hayatın içerisinde olması gereken bir kavramdır. Asıl bizi ahlaki davranışa ve erdeme götürecek olan ölümü sürekli hatırlamamız ve bir gün mutlaka hesap vereceğimiz anlayış ve düşüncesini toplumunun içerisinde yaygınlaştırmamız gerekmektedir” dedi. Konuşmasının son bölümünde İGİAD’ın gayesinden, hedeflerinden ve faaliyetlerinden bahseden Dinçel, “Daha fazla tüketen bir toplum olduk. Kanaat kavramından, mahrumiyetten iyice uzaklaştık. Kendimize gelebilirsek krizler nimete dönüşecektir” dedi.
Program konuşmaların ardından sunulan plaket takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.