İşletmelerde Kriz Yönetimi

16 Ağustos 2018

Dövizin ani ve hızlı yükselişinin ateşi düşmüş rüzgar tersine dönmüş durumda bugün itibariyle psikolojik sınır aşılmıştır. Panik yapmayalım tedbiri elden bırakmayalım. Spekülasyonlara göre hareket etmeyelim, reel piyasaları takip edelim. Dövizde bir artış bekleniyordu ama bu kadar şiddetlisi beklenmiyordu. Farklı etkenler şiddet boyutunu arttırdı. Tehlikenin henüz geçmediğini, artçı şoklarla karşılaşabileceğimizi hesaba katalım. Büyük yaptırımlarla karşılaşılmazsa, hatalı adımlar atılmazsa kriz yönetilebilecek ve atlatılabilecek seviyede görünüyor. Dövizin dalgalanması sonucunda kısa bir sürede yerine oturacağı gözlenmektedir. Yeni ve büyük bir dalgayla karşılaşmamak için ekonomi yönetimi ve işletmeler kendi içinde tedbirlerini almalıdır.

Ekonomimizde cereyan eden küresel gelişmeler ve rant ekonomisine dayalı bir sistem sonucunda hassas bir dönem içerisine girmiş bulunmaktayız. Hali hazırdaki sıkıntılı durumun firmalarımız üzerinde kalıcı bir etkiye neden olmaması için gerekli tedbirlerin gecikmeden alınması ve şu adımların atılması gerektiğine inanıyoruz:

  • İşlerimizde Allah’ın rızası her daim gözetilmeli,
  • İşletmelerimizdeki krize odaklandığımız gibi insani, imani, ahlaki, ameli yönden krizde olup olmadığımıza da odaklanmalı,
  • İstişare zemini oluşturulmalı; lafzen değil sürdürülebilir olmalı,
  • Tüketim toplumu kimliğinden uzaklaşılmalı, lüks ve israftan kaçınılmalı, üretim ve tüketim ahlakına uygun davranılmalı,
  • Kazanmadan harcama kültüründen vazgeçilmeli,
  • Zengin olmak gibi bir gayemiz olmadığı gibi dürüst olmak gibi bir ahlaki zorunluluğumuz olduğu unutulmamalı,
  • Rant ekonomisinden çıkılıp üretim ve kanaat ekonomisine doğru yol alınmalı,
  • İşletmelerde kriz yönetimi oluşturulmalı, işletme sahibi finansmanın başına geçmeli,
  • Kriz yönetiminde ümitsizliğe düşülmemeli, panik yapılmamalı; her zorluğun ardından bir kolaylığın geleceği hakikati unutulmamalı,
  • Finansal okur yazarlık arttırılmalı, işletme bilançoları kontrol altında tutulmalı,
  • İşletmeler nakit akışını dikkatli kullanmalı ödemelerini nakit akışına göre planlamalı,
  • Hayalciliğe kapılmadan finansman hesaplarını alanında uzmanlar ile yapmalı,
  • Uluslararası dinamiklere sahip profesyoneller ile çalışılmalı,
  • İşletmeler mal alışlarını hangi para biriminden yapıyorsa mal satışlarını da o para birimi üzerinden hesaplayarak yapmalı, kur riskine girmemeli,
  • İşletmeler sanal büyüklükten reel duruma dönüşmeli, kontrolsüz büyümeye gidilmemeli,
  • İşletmeler fon kullanımında açığa düşmemeli, fon geri dönüşüne göre hesabını yapmalı,
  • Şirket kasası ile ortakların cebinin birbirine karışmamasına dikkat edilmeli,
  • Hali hazırda olan borçların yapılandırarak kriz en ufak kayıplarla atlatılmalı,
  • İşletmelerde giderler gözden geçirilip minimize edilmeli, net tasarrufa gidilmeli,
  • Kriz zamanlarını fırsata dönüştürmek için risk taşıyan hamlelere girilmemeli,
  • Döviz bir tasarruf aracı olarak kullanılmamalı,
  • Döviz kurunun yükselmesinin rekabet avantajı getireceğinden hareketle yeni pazarlar oluşturulmalı,
  • Döviz borcu fazla olan firmalar borçlarını yapılandırma ile bu krizi atlatma yollarını aramalı, farklı finansman kaynaklarına yönelmeli,
  • Tedarikçileri zor duruma düşürmeden ekonomik tedbirler alınmalı; müşterilere borçlarını ödemelerinde kolaylık gösterilmeli,
  • İşletmelerde mutlaka ihracat/iç piyasa; %70/30 dengesi kurulmalı,
  • Yatırımlar yapılırken kullanılan malzemelerin yerli olmasına özen gösterilmeli, yabancı menşeili malzemeler şartnamelerden çıkarılmalı,
  • Tasarruf ön plana çıkarılarak, katma değeri olmayan işlerden uzak durulmalı,
  • Bilmediğimiz işlere girilmemeli asıl işimize odaklanılmalı,
  • Şirketlerimizin bilançolarına giren gayrimenkul yatırımları azaltılmalı,
  • Şirket borçlarının ödenmesinde eldeki gayrimenkullerin değer artışı beklenmemeli,
  • Fizibilitesi yapılmamış, analizi iyi oluşturulmamış finansman yatırımlardan uzak durulmalı,
  • Gider yönetimini iyi planlayarak katma değeri olan alanlarda büyüme gerçekleştirilmeli,
  • Elimizde yeterince kaynak yoksa mümkün olduğu ölçüde öz kaynak planlaması yapılarak proje ortaklığı vb. sistemlere öncelik verilmeli,
  • Kardeş şirket gruplar oluşturup fikri olarak birbirimizden destek alınmalı,
  • Aynı sektörlerde üretimde kümelenme modüler sisteme geçilmeli hammadde alımı ve giderler bu kümelenme üzerinden ortak yapılmalı.

İGİAD olarak kendi özümüze döndüğümüz takdirde, rant değil de üretim/ticaret/kanaat ekonomisine yöneldiğimizde ekonomimiz yeniden dengelenerek bereketleneceğine inancımız tamdır.