- YAYINLAR
- İnsani Ücretin Hesaplanması
İnsani Ücretin Hesaplanması
Her toplumda sayıları ve önemi gittikçe artan ücretli çalışanların (işçilerin) yaşam düzeyini belirleyen ücret sorunu, önemli bir politika konusunu oluşturmaktadır. Ekonomik açıdan bölüşüm boyutuyla olduğu kadar sosyal politikanın da hayati bir konusu olarak ücret sorunu, ücretli çalışanların ekonomik ve sosyal yaşantısının yanında tüm toplumun sosyal hayatını ve huzurunu yakından ilgilendirmektedir. Bundan dolayı, sosyal adalet ilkesine dayalı olarak, gelirin kişiler arasında dengeli bir şekilde dağıtılmasının yanı sıra ücret düzeylerinin adil olması ekonomi politikalarının temel hedeflerinden biri hâline gelmiştir.
Dünyanın birçok ülkesi tarafından uygulanan asgari ücret, çalışanın kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri için makul bir yaşam düzeyinin gerçekleşmesine imkân vermemektedir. Ücret düzeyinin bireyin hayat standardını makul seviyeye yükseltmesinin yanında bireyin ve ailenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılaması beklenmektedir. Zira çalışanın ekonomik ve sosyal ihtiyaçları karşılanmadığı durum yoksulluğun başlangıcı olarak varsayılmaktadır. Diğer taraftan işgücü piyasası koşullarında ve toplu pazarlık düzeni içerisinde oluşmakla birlikte, asgari ücretin yasal olarak insanın asgari düzeyde yaşamsal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılaması beklenmektedir.
Çalışanlara asgari bir gelir sağlanması ve bu gelirin garanti edilmesi iktisat literatüründe çeşitli tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu tartışmalar temel olarak iki paradigma çevresinde gelişmektedir. Bunlardan ilki, ücretin piyasa kuralları içinde dengeye ulaşacağını ileri süren liberal paradigmadır. Bu paradigmaya göre üretim-tüketim-bölüşüm ilişkilerine yapılacak bir müdahale piyasanın genel ahengini bozacaktır. Diğer (karşı) paradigmaya göre ise hiçbir müdahale olmadığı takdirde gelirin sefalet düzeyine ineceği ve bu nedenle siyasal otorite tarafından buna önlem alınması gerektiği ifade edilmektedir. Zira, çalışanlar için ücret çoğu zaman tek gelir kaynağı iken; ekonomik menfaatleri kâra dayanan işverenler için ise bir maliyet unsuru olmuştur. Bundan dolayı, işçiler ücretlerinin mümkün olduğu kadar yüksek olmasını isterler. İşverenler ise işçilik masraflarının en büyük bölümünü oluşturan ücreti kısmak istemektedirler. Siyasal otorite ise bir taraftan ekonomik büyümeyi ve istikrarı sağlamak, diğer taraftan ücretli çalışanları korumak ve asgari bir geçim düzeyi sağlamak için ücretlere müdahale etme gereği duymaktadır. Siyasal otoritenin müdahalesiyle çalışma hayatında ortaya çıkan bu önlemlerin başında, çalışanlara asgari bir geliri garanti eden asgari ücret düzenlemesi gelmektedir. İşverenlerin ücret ödeme borcunun en alt sınırını ifade eden asgari ücret, çalışan kişinin kendisinin ve ailesinin temel ihtiyaçlarına yetecek bir ücreti ifade etmektedir. Ancak, temel ihtiyaçların karşılanmasının yanında ücretlerin insan onuruna yakışır bir seviyede oluşması adil bir gelir dağılımı açısından önemlidir. Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneğinin (İGİAD) kavramsallaştırdığı insani ücret ise kişinin sadece zaruri ihtiyaçlarının yanı sıra sosyal ihtiyaçlarını ve sosyal konumunu da dikkate alan, çalışanın insanca ve onurlu bir şekilde yaşamasını mümkün kılacak bir ücreti ifade etmektedir. Bu çalışmada, insan odaklılıktan hareketle insani ücret düzeyinin ne olması gerektiği bilimsel olarak ortaya konmaya çalışılmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada asgari ücret kavramı hakkında kısa bir bilgi verildikten sonra, ücretin Türkiye dışında farklı ülkelerdeki uygulamalarına yer verilecektir. Asgari ücreti, kavramsal olarak tanımlamak zor olsa da literatür ve diğer tartışmalardan yola çıkarak asgari ücretin temel kriterleri ortaya konacaktır. Ardından asgari ücretin Türkiye’deki gelişimine bakılarak gelinen noktanın arka planı ortaya konacaktır. Çalışmanın sonunda ise ortaya konan tartışmalar ve eksiklikler ışığında insani ücret kavramı tartışılacak ve yeni bir hesaplama sistemi önerilecektir. Böylelikle araştırma İGİAD’ın çalışmalarında yer alan Asgari Geçim Ücreti (AGÜ) hesaplamasını sistematik, bilimsel ve Türkiye’nin farklı bölgelerini de kapsayıcı hâle getirmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca çalışmanın son kısmında; şeffaf, herkes tarafından hesaplanabilir ve kabul edilebilir ölçütlerde ve insan onuruna yakışır bir gelir düzeyini ortaya koyan bir yöntem önerisiyle örnek hesaplamalar ve karşılaştırmalar yer alacaktır.
Her toplumda sayıları ve önemi gittikçe artan ücretli çalışanların (işçilerin) yaşam düzeyini belirleyen ücret sorunu, önemli bir politika konusunu oluşturmaktadır. Ekonomik açıdan bölüşüm boyutuyla olduğu kadar sosyal politikanın da hayati bir konusu olarak ücret sorunu, ücretli çalışanların ekonomik ve sosyal yaşantısının yanında tüm toplumun sosyal hayatını ve huzurunu yakından ilgilendirmektedir. Bundan dolayı, sosyal adalet ilkesine dayalı olarak, gelirin kişiler arasında dengeli bir şekilde dağıtılmasının yanı sıra ücret düzeylerinin adil olması ekonomi politikalarının temel hedeflerinden biri hâline gelmiştir.
Dünyanın birçok ülkesi tarafından uygulanan asgari ücret, çalışanın kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri için makul bir yaşam düzeyinin gerçekleşmesine imkân vermemektedir. Ücret düzeyinin bireyin hayat standardını makul seviyeye yükseltmesinin yanında bireyin ve ailenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılaması beklenmektedir. Zira çalışanın ekonomik ve sosyal ihtiyaçları karşılanmadığı durum yoksulluğun başlangıcı olarak varsayılmaktadır. Diğer taraftan işgücü piyasası koşullarında ve toplu pazarlık düzeni içerisinde oluşmakla birlikte, asgari ücretin yasal olarak insanın asgari düzeyde yaşamsal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılaması beklenmektedir.
Çalışanlara asgari bir gelir sağlanması ve bu gelirin garanti edilmesi iktisat literatüründe çeşitli tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu tartışmalar temel olarak iki paradigma çevresinde gelişmektedir.
Bunlardan ilki, ücretin piyasa kuralları içinde dengeye ulaşacağını ileri süren liberal paradigmadır. Bu paradigmaya göre üretim-tüketim-bölüşüm ilişkilerine yapılacak bir müdahale piyasanın genel ahengini bozacaktır. Diğer (karşı) paradigmaya göre ise hiçbir müdahale olmadığı takdirde gelirin sefalet düzeyine ineceği ve bu nedenle siyasal otorite tarafından buna önlem alınması gerektiği ifade edilmektedir. Zira, çalışanlar için ücret çoğu zaman tek gelir kaynağı iken; ekonomik menfaatleri kâra dayanan işverenler için ise bir maliyet unsuru olmuştur. Bundan dolayı, işçiler ücretlerinin mümkün olduğu kadar yüksek olmasını isterler. İşverenler ise işçilik masraflarının en büyük bölümünü oluşturan ücreti kısmak istemektedirler. Siyasal otorite ise bir taraftan ekonomik büyümeyi ve istikrarı sağlamak, diğer taraftan ücretli çalışanları korumak ve asgari bir geçim düzeyi sağlamak için ücretlere müdahale etme gereği duymaktadır. Siyasal otoritenin müdahalesiyle çalışma hayatında ortaya çıkan bu önlemlerin başında, çalışanlara asgari bir geliri garanti eden asgari ücret düzenlemesi gelmektedir.
İşverenlerin ücret ödeme borcunun en alt sınırını ifade eden asgari ücret, çalışan kişinin kendisinin ve ailesinin temel ihtiyaçlarına yetecek bir ücreti ifade etmektedir. Ancak, temel ihtiyaçların karşılanmasının yanında ücretlerin insan onuruna yakışır bir seviyede oluşması adil bir gelir dağılımı açısından önemlidir. Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneğinin (İGİAD) kavramsallaştırdığı insani ücret ise kişinin sadece zaruri ihtiyaçlarının yanı sıra sosyal ihtiyaçlarını ve sosyal konumunu da dikkate alan, çalışanın insanca ve onurlu bir şekilde yaşamasını mümkün kılacak bir ücreti ifade etmektedir. Bu çalışmada, insan odaklılıktan hareketle insani ücret düzeyinin ne olması gerektiği bilimsel olarak ortaya konmaya çalışılmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada asgari ücret kavramı hakkında kısa bir bilgi verildikten sonra, ücretin Türkiye dışında farklı ülkelerdeki uygulamalarına yer verilecektir.
Asgari ücreti, kavramsal olarak tanımlamak zor olsa da literatür ve diğer tartışmalardan yola çıkarak asgari ücretin temel kriterleri ortaya konacaktır. Ardından asgari ücretin Türkiye’deki gelişimine bakılarak gelinen noktanın arka planı ortaya konacaktır. Çalışmanın sonunda ise ortaya konan tartışmalar ve eksiklikler ışığında insani ücret kavramı tartışılacak ve yeni bir hesaplama sistemi önerilecektir. Böylelikle araştırma İGİAD’ın çalışmalarında yer alan Asgari Geçim Ücreti (AGÜ) hesaplamasını sistematik, bilimsel ve Türkiye’nin farklı bölgelerini de kapsayıcı hâle getirmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca çalışmanın son kısmında; şeffaf, herkes tarafından hesaplanabilir ve kabul edilebilir ölçütlerde ve insan onuruna yakışır bir gelir düzeyini ortaya koyan bir yöntem önerisiyle örnek hesaplamalar ve karşılaştırmalar yer alacaktır.