Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlâkı Derneği (İGİAD) geleneksel olarak düzenlediği iftar programını, 7 Nisan tarihinde 1453 Çırpıcı Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirdi.
Program, Bahçelievler Mehmet Akif Camii görevlisi Şahin Korkut’un Kuran tilaveti ile başladı.
İftar yemeğinin ardından İGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Karahan konuşmaları ile program devam etti.
Ayhan Karahan davetlilere hitaben yaptığı konuşmasında; bölüşmek / paylaşmak ve fedakârlık konularına temas etti. Karahan, şunları söyledi:
“Bilmeliyiz ki Ramazan, öncelikle paylaşmak demektir. Oruç, sadece aç kalmak değildir. Yemek ve içmekten vazgeçmek, orucun formel kısmıdır. Orucun asıl anlam ve mesajı, aç kalanların halinden anlamak, onların sıkıntılarını paylaşmak ve böylece ortak bir duygudaşlık geliştirmektir. Tok olan aç olanın halinden anladığında, zengin olan fakirin sıkıntısını bildiğinde, sağlıklı olan hasta olanın derdiyle ilgilendiğinde, ancak o zaman orucu tam anlamıyla tutmuş ve ramazanı idrak etmiş oluruz.
Ramazanın bir başka boyutu da infaktır. Çünkü sadece anlamak ve bilmek yetmez, aynı zamanda derde derman olmak da gerekir. Bunun asgari düzeyi zekât ve fitredir, azami düzeyi ise infak etmektir. İnfak ise sadece malla sınırlandırılamayacak kadar geniş bir kavramdır. Malı olan malından infakta bulunur ama olmayanın da pek çok zenginliği vardır. Kimimiz malıyla, kimimiz zamanıyla, kimimiz bilgisiyle, kimimiz de gayretiyle infakta bulunur, başkasının derdine çare oluruz. Bu nedenle birinin derdiyle dertlenmek, bir işin ucundan tutmak, birine yol göstermek de infaktır. Nitekim Hz. Peygamber, “Yarım hurma ile de olsa cehennem ateşinden korunun. Bunu da bulamayan güzel bir sözle ateşten korunsun” diye buyurmaktadır.
Korona salgınını yavaş yavaş atlatmaya başlamışken bu sefer yanı başımızda yeni bir sorun baş göstermiştir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, pek çok sorun üretmekle birlikte ekonomik hayatımızın normale dönmesini de geciktirmektedir. Böylesi sıkıntılı dönemlerde bir yandan ihtiyaç duyulan malların üretimine ağırlık verirken veya söz konusu ihtiyacı benzer mallarla ikame etmenin yollarını ararken diğer yandan dayanışma sergilemeli, stokçuluktan kaçınmalı ve yokluk endişesiyle marketlere hücum etmek gibi tavırlardan uzak durmalıyız. Psikolojik manipülasyonlar sonucu piyasada mal kıtlığı yaşanması, kabul edilebilir bir durum değildir. Zira tedbirli ve paylaşımcı davranmak, herkesin bindiği gemiye sahip çıkması demektir.
Ekonomik hayat, ahlaki değerlerden ayrı düşünülemez. Bilakis her ikisi, birbirinin mütemmim cüzüdür. Bu sıkıntılı zamanlarda ahlaki ilkeleri korumak, sıkıntıları aşmanın en kolay ve en hızlı yoludur. Çünkü ahlakın önemi ve faydası, böylesi anlarda ortaya çıkar. Ahlak, ancak zor zamanlarda kendini belli eder. Nihayetinde “Komşusu açken tok yatan, bizden değildir” diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Böylesi bir düstura inananlar, market raflarını boşaltmanın peşine düşmez, “Benden sonrası tufan” anlayışına kapılmaz. Bilakis diğerkâmdır, paylaşımcıdır, fedakârdır.
İlk günlerini idrak ettiğimiz ramazan-ı şerifin hayra, kardeşliğe, esenliğe, adalete, paylaşmaya vesile olmasını temenni ediyorum. Bu ayda kişisel eksikliklerimizin üzerine gitmeli, günahlarımızın bağışlanması için af dilemeliyiz. İmkânı olanlar fakire, garip gurebaya yardım elini uzatmalı, yetimin başını okşamalı, darda olanın imdadına koşmalıdır. Böylece oruçla, yardımla, infakla geçen bir ayın sonunda hakkıyla bayramlaşabilelim.” dedi.