Ders Veren Tecrübelerin Onuncu Konuğu Yaşar Sekizkardeş Oldu

03 Mayıs 2019

10. Ders Veren Tecrübeler Programı 3 Mayıs 2019 Cuma günü Dernek Merkezi’nde Merhaba Pastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Sekizkardeş’in katılımıyla gerçekleşti.

Moderatörlüğünü İTO Genel Sekreteri Doç. Dr. Nihat Alayoğlu’nun yaptığı programda, ailede ortaklık, ar&ge ve sivil toplum girişimleri konularında Yaşar Sekizkardeş’in tecrübeleri paylaşıldı.

4. kuşağında olan pastacılık mesleğini sürdürme gayretindeyiz

1963 Mardin doğumluyum. 6-7 yaşla­rında ailece İstanbul’a gelmişiz. Üç erkek, üç kız, toplamda altı kardeşiz. İstanbul’a geldiğimden itibaren sakız, su satarak aile bütçesine katkı sağlıyordum. Abim­le birlikte 38 yıl süren bir ortaklığım var. O dönemde babam, amcamlarla birlik­te pastacılık mesleğini yapıyordu. Ön­cesinde dedelerimiz, Mardin’de badem şekeri ve şekerleme işleri yaparlardı.

Küçük yaşlarda sakız ve su satarak iş hayatına atılmanın çok faydalarını gördüm

Liseye gidene kadar Abimle birlikte seyyar satıcılık yaptık. İstanbul’da yaşayan birisi için ve hat­ta Türkiye genelinde de Eminönü veya Kapalıçarşı’daki tüccarlar; örnek, profes­yonel tüccar olarak gösterilir. Ben, seyyar satıcılık kültüründen gelenlerin de bu  kategoride olduğunu düşünüyorum. Sey­yar satıcılık, pazarcılık yapmış tüccarların arka planı çok sağlamdır. Müşteriyi so­kakta tanıyor, malı toptancıdan bizzat alıyor, müşteriye birebir kendisi satıyor. Küçük yaşlarda bu işlere başladığında kâr-zarar hesabı yapmayı daha o yaşlarda öğrenmiş oluyor. O tarihlerde beni etkileyen olay şu­dur: O zamanlar Dandy diye bir sakız çıkmıştı, sanıyorum 1975’ler olacak. Bu firma, televizyonun yeni çıkmaya başla­dığı bir dönemde televizyon reklamlarını üç ay boyunca kapatmıştı. Tabii reklamlar Dandy Dandy diye dönüyor ama kimse Dandy’nin ne olduğunu bilmiyor. Ney­se, üç ayın sonunda bunun bir sakız ol­duğu anlaşıldı. Renkli, draje sakızlardı ve o zamana kadar Türkiye böyle bir sakız görmemişti. Biz de sakız üzerine seyyar satıcılık yaptığımız için Dandy sakızları almak için kuyruklar oluşurdu. Hatırlıyo­rum, Dandy satışlarından elde ettiğimiz o günkü parayla ikinci el bir masa almıştık. Uzun yıllar kullandık o masayı.

Gerek yurt dışı ge­rekse yurt içindeki başka firmalarda el­de edilen tecrübeler çok kıymetli

Lise bittikten sonra çeşitli firmalar­da çalıştım. Çeşitli işlerde çalıştıktan sonra “Bu işte çalışmaya­cağım, kendi bildiğim işi yapacağım” dedim. Amcamın oğlunun Esentepe’de dükkânı vardı, orada tezgâhtar olarak işe başladım. Yaklaşık bir sene kadar dışa­rıda tecrübe sahibi oldum. Aslında bu­radan şu çıkıyor:Kendimiz de olsak ço­cuklarımız da olsa sadece kendi işletme­lerimizdeki tecrübeyle olumlu sonuçlar elde edilemeyebilir. Gerek yurt dışı ge­rekse yurt içindeki başka firmalarda el­de edilen tecrübelerle kendi işletmenizi geliştirebilirsiniz. Bu tecrübelerden sonra bir dükkân arayışına girdik. Sakız satarak kazandı­ğımız parayı babam harcamamış, çıkar­tıp verdi ve bunu sermaye yaparak işe başladık. O zaman ben 17, abim de 18 yaşındaydı. Bugün ise bırakın 17-18 yaş­ları, 25-30 yaşlarındaki yetişkinleri bile çocuk gözüyle görüyoruz. Tabii o dö­nemde, özellikle de abim askere gidin­ce çok yoğun bir temponun içinde bul­dum kendimi.

1986 yılında askerden gelmiştim. Ba­bam da amcamlardan ayrıldığı için “Bir dükkân daha açalım” dedi. Merter’de ikinci dükkânımızı açtık. Bunu yaptığımda 22 yaşındaydım ama bunu yapabilmenin arkasında o zamana kadarki tecrübeler yatmaktadır.

2000 yılında Başakşehir şubesini aç­tık. Bu şube bizim için farklı bir açılım sağladı. Orada iyi bir potansiyel yakala­dık. Bunun üzerine imalatımız yetmeme­ye başlayınca imalat işine girmeye karar verdik. Lakin çok âtıl kapasite oluyordu bu sıkıntıdan kurtulmak içinde butik pastacılık ala­nına girmeye karar verdik. Pastacılıkta elliye yakın çeşit var bizde. Baklava, bö­rek, çikolata, yaş pasta, kandil simidi gi­bi. Çeşit çokluğundan dolayı bunları yö­netmenin bir maliyeti var. Bu sebeple el­li tane değil beş tane ürün olsun, bun­lar da poğaça gibi sabah malı olmasın, baklava olmasın; sadece ekler, muhallebi, makaron, kuki ve kaplama pasta satalım dedik. Projenin planlamasını, hazırlığını bir seneye yakın bir süre yaptık. Böylece Pasta Sa­natı markasıyla butik pastacılığa girmiş olduk. Daha ilk günden işler çok iyi gitti. Bir sene içerisinde yatırımı sübvanse etti. Bugün İstanbul’da ekler ve makaronda en çok ürünü biz satıyoruz.

 

Niye yerine Peki demeyi öğrenmemiz gerekiyor

Kardeşler olarak hiçbir zaman birbi­rimize “Sen bunu niye yaptın veya niye yapmadın?” diye sormadık. Ben kanaatkar isem abim benden on kat daha fazla kanaatkardır. Tabii bu he­sap vermeme veya şeffaf olmama anla­mına gelmez.Elbette açıklama yapılma­lı, hesap verilmeli ve en önemlisi şeffaf olunmalı. Bunları her zaman yaptık ama en nihayetinde bir karar alıp uyguladığı­mızda birbirimize hesap sormadık, bir diğerimizin kararını sorgulamadık. Or­taklıkların yürümesinin de yolu “Niye” yerine “Peki!” demekten geçiyor. Arada birtakım fark­lılıklar, anlaşmazlıklar olabilir ama iyi bir ortaklığın yolu bazı şeylere “Peki orta­ğım!” diyebilmekten geçiyor. Bizde abimle 38 yıl birlikte iş yaptık. Aslında bir ayrılma olmadı kelime anlamı olarak bu kelimeyi pek sevdiğim söylenemez. Biz paylaştık. Pasta Sanatı’nı 2019 yılında yeğenlerime devrettik. Ama ilişkilerimiz aynı şekilde devam ediyor ben onlardan ürün alıyorum onlar benden ürün alıyor.

Niyelerim gibi keşkelerimde çok fazla yoktur. Bazen Bir dükkan kiralamada çok fazla sıkıntı çıkıyorsa o işe girmemeye çalışıyorum. Ama çok çalışmamız lazım. Bir ticarethanede kar olmak zorunda ancak karlılık bütün bir çalışmanın, itibarlı ve ahlaklı çalışmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple önümü görmek için firma olarak çok fazla büyümeyi düşünmeden birkaç şube açılışı ile ilerlemek istiyoruz.

Nitelikli İşgören bulmakta zorluk çekiliyor

İş adamı boyutundan bakılınca işçisizlik var İşgören tarafından bakılınca da işsizlik var deniyor. Piyasada nitelikli işgören bulmak gerçekten çok zor. Meslek liseleri tekrar eski değerine kavuşunca bu problemler eğitimle giderilecek. Bu hepimizin ortak sorunudur. TURES olarak 2 projede bu çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu arada İşveren ahlakının yanında işgören ahlakını da irdelememiz gerekiyor. Gerçekten işletmelerimiz bu konuda çok zarara uğruyor.  

Gençlere de birkaç tavsiyem olacak. En büyük tavsiyem; farklı karakterlere sahip olan gençler birlikte işe girmeye gayret etsinler. Bu birliktelikle birbirlerinin eksik yanlarını kapatabilirler.

 

Sivil Toplum Örgütleri çevre sahibi olmada önem arz ediyor

Günümüzde bilgi, büyük bir serma­yedir. Ayrıca işletme sermayesi bulmak da artık o kadar zor değil. Elinizde iyi bir proje varsa bunu finanse edecek birileri bulunuyor. Bütün bunların yanında çev­re sahibi olmak büyük bir önem arz edi­yor. Çevreyi STK faaliyetleriyle, ikili ilişki­lerle oluşturabilirsiniz. MAZLUMDER, İHH, İGİAD’ın yönetimlerinde görev aldım. Sonrasında MÜSİAD ve TURES de görev aldım. Bu makamlarda benden daha iyi birisi varsa o koltuğa oturmak istemem ama benden daha kötüsü gelecekte o koltuğu da muhafaza etmekte benim görevimdir diye düşünüyorum. Bu mesuliyetle buradayım.