Daha adil ve paylaşımcı bir dünya için piyasa İslam iktisadının perspektifinden ele alınmalı!

07 Nisan 2014
İslam İktisadı ve Piyasa konulu İslam İktisadı Atölyesinde daha adil ve paylaşımcı bir dünya için piyasanın teorik ve uygulamalı olarak İslam iktisadının perspektifinden ele alınması gerektiğine vurgu yapıldı. İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği, İlmi Etüdler Derneği (İLEM), Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) bir araya gelerek İslam İktisadının temel meselelerini ele alan bir atölye başlattılar. 2013 yılında gerçekleştirilen birinci İslam İktisadı Atölyesinde temel kavram ve fikirler üzerinde duruldu. İkinci İslam İktisadı Atölyesi 5-6 Nisan 2014 tarihinde İstanbul Şehir Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. İki gün boyunca beş oturumda gerçekleştirilen atölyede İslam İktisadı ve Piyasa konusu ele alındı. Bu alanda araştırma yapan ilim adamlarının sunduğu bildiriler ve bunların müzakereleri konunun değişik boyutlarına ışık tuttu. Atölyede daha adil ve paylaşımcı bir dünya için piyasanın İslam iktisadının perspektifinden yeniden ele alınması konusuna vurgu yapıldı. Bu iki gün süresince dünyanın değişik yerlerinden gelerek atölyede yapılan tartışmalara katkı sağlayan uzmanlar aşağıdaki noktaların kamuoyu ile paylaşılmasına karar verdi: • İçinde yaşadığımız çağa hakim olan Kapitalist ekonominin İslam dünyasında ortaya çıkardığı kurum ve kuruluşlar sürekli bir biçimde Müslümanların gündemini meşgul etmektedir. Buna alternatif sistem arayışları söz konusu olduğunda doğal olarak İslam iktisadı doğmuştur. Bunun temelinde dini hassasiyetlerin olduğunu söylemek mümkündür. Buna ilave olarak gerek Batı’da gerekse İslam dünyasında İslam iktisadına ciddi bir akademik ilginin olduğu da görülmektedir. Bu iki etken son yıllarda yaşanan ekonomik krizlerin de yol açtığı piyasa gereklilikleri ile birleşince İslam iktisadı önemli bir konu haline gelmiştir. • İslam iktisadı, günümüzde hakim iktisadi sistemle mukayese edildiğinde kendine ait ayırıcı vasıflara sahip bir sistemdir. Bu sistemin temel referans çerçevesini dinin ana kaynakları ve Müslüman toplumların İslam’ın ilk döneminden itibaren ortaya koydukları tecrübe belirlemektedir. Özellikle İslam’ın ilk dönemlerinde Müslümanların başka kültür ve medeniyetlerin sahip olduğu bilgi ve tecrübe karşısında ortaya koydukları tavır günümüze de ışık tutacak niteliktedir. • Ekonomik ihtiyaçlar ve piyasa şartları sürekli değiştiği için İslam’a göre şekillenen bir piyasa nihai bir nokta değil, devam edecek olan bir süreçtir. Dolayısıyla İslami değerlere dayalı geliştirilen tek bir piyasa modelinden ziyade farklı modellerden bahsedilebilir. • İslam iktisadında serbestliğin esas olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Eşyada aslolan ibahadır şeklindeki fıkıh kaidesi ile ifade edilen bu ilke gereğince İslam’ın piyasa ile ilgili temel prensibinin mübahlık olduğunu söylemek mümkündür. Ancak serbestlik alanı Kur’ân ve Sünnet gibi dinin temel kaynakları ile bunlardan elde edilen prensiplere aykırı olmamalıdır. Özellikle hile, aldatma, belirsizlik, faiz, kumar gibi olumsuzlukların piyasada hakim olmaması esastır. • Bu çerçevede piyasanın İslami kural ve kaidelere göre düzenlenmesinin önünde her hangi bir engel bulunmamaktadır. Teorik ve tarihsel uygulamalar bu konuda ciddi bir zemin sağlamaktadır. Bunun yanında, son zamanlarda iktisadi alanda düzenleme fikrinin öne çıkması bu konuda mevcut iktisadi düzen içinde de ciddi bir arayışın olduğunu göstermektedir. • Piyasanın değerler ve kamu yararı çerçevesinde düzenlenebilmesi için gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. • İslami değerlere göre şekillenen bir piyasanın mevcudiyeti ile kalkınma arasında da yakın bir ilişki bulunmaktadır. Zira İslam iktisadı geleneksel iktisatta genellikle çatışan bir şekilde kavramsallaştırılan kamu yararını ve bireysel faydayı bir arada ele alabilmek için gerekli zemini sağlamaktadır. • İslami değer ve kurallara göre kurulan bir iktisadi düzen içinde kaynak paylaşımı, gelir dağılımı, sosyal adalet ve kişiliğin korunması için daha fazla fırsat bulunmaktadır. Toplumun genel refahını artırmak ve dünya barışını tesis etmek için İslam iktisadının temel prensiplerinden daha fazla faydalanılmalıdır. • İslam iktisadının pratik uygulamalarında müstakil bir sistem olarak kendi kurum ve kavramlarını üretebilecek bir potansiyele sahip olduğu unutulmamalıdır. Bu çerçevede özellikle İslami finans alanında geleneksel iktisadi sisteme eklemlenme arayışlarının sonlandırılması gerekmektedir. İslam iktisadının teorik ve tarihsel birikiminden faydalanarak özgün ve farklı uygulama ve sistemlerin üretilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. • Günümüzde serbest piyasa ekonomisi olarak ifade edilen sistemde sermayeye serbestlik verilirken emeğe aynı serbestlik verilmemektedir. Bu da faydaların ve zararların eşit bir biçimde paylaşılamamasına neden olmaktadır. Genellikle faydalar bireysel bir biçimde elde edilirken sistemin oluşturduğu zararlar toplumsal bir şekilde paylaşılmaktadır. Dolayısıyla bu sorunu aşmak üzere daha katılımcı ve paylaşımcı bir sistem olan İslam iktisadının mevcut sisteme kapsamlı bir alternatif sunduğu göz önünde bulundurulmalıdır. • İslam’ın hak, adalet, denge, ahlak gibi değerleri sürekli gündeme getirilmekle birlikte bunların nasıl uygulanacağı önemli bir sorun olarak mevcudiyetini korumaktadır. İslami kural ve değerlerin ekonomik sistemde nasıl uygulanacağı teorik ve tarihsel tecrübe göz önünde bulundurularak daha somut hale getirilmeli ve bununla ilgili araştırmalar desteklenmelidir. • Sonraki programlarda derinlemesine ela alınacak yeni konuları tartışarak son bulan İslam İktisadı Atölyesi, üniversitelerin, araştırma merkezlerinin, kamu kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının konuya daha yakın bir ilgi göstermesi gerektiğini deklare etmektedir. 06 Nisan 2014